25 Haziran 2010 Cuma

Gitmeden önce...

Çok kolay arkadaşlıklar kuramam hayatta, hele ki dost.. ama asosyal olmaktan değil, nedense sahip olduklarım bana hep yeterli gibi gelir.Amaaaan belki de asosyalim bilmem.. Buna rağmen bazen hayatıma bir anda girip, hiç çıkmamasını istediğim nadir insanlar vardır. Nazan da öyle..

Şubat ayında tanıştığım, "iş hayatında kimse gerçekten arkadaş olmaz" söylemlerini yıkan, bana şu ana kadar yanımda olduğunu söyleyip te olamayan insanlardan çok daha fazlası nazan.. Dediğim gibi, 500 arkadaşım var ama sadece 5 dostum var diyenlerden değilim. Benim arkadaş sayımla dost sayım birbirine yakındır. Diğer insanlar benim sadece tanıdıklarımdır. O yüzden facebook açıp meraba dediğim insanları listeme ekleyip 1000 arkadaşa ulaşıp da ne kadar sosyalim havalarına hiç girmedim.


Nazan öyle biri ki, çok iyi beceremeyebilirim ama anlatmaya çalışcam.. ne biliyorsa söyleyen, hayatta kendisinin ve sahip olduklarının değerini bilen, doğru ve yanlışı herkesten iyi ayırt edebilen, mecbur olmamasına rağmen sevdiği herkesin yanında olan, sahip olduklarını paylaşmaktan gocunmayan, görüp görebileceğiniz en fedekar, özü sözü bir, dünya tatlısı ve içinden en ufak bir fesatlık geçirmeyen kişisi.. ee zaten böyle biri olunca iş hayatında yeterince mutlu olunamıyor. Uğradığı haksızlara rağmen hala çizgisini bozmamasına ise şaşırıyorum..

Nazan şimdi gidiyor burdan.. Arkasından ben de gidicem büyük ihtimal.. Gitmeliyim de.. Bir daha aynı yerlerde yanyana çalışma fırsatı bulamayabiliriz, hayat bize çok farklı yollar çizebilir ama o yollar elbet bir gün kesişicek ve ben o yolun başında yine ona gülümsüyor olacağım.

Bundan sonraki hayatında kıymetini bilen insanlarla olacağından hiç şüphem yok.
Herşeyin en iyisini hakeden nazan, CV de referans kısmına yazılmasından çok hayatımda dost hanesine yazıldığın için mutluyum.
seni çok seviyorum..

14 Haziran 2010 Pazartesi

LORD OF THE FİYASKO

Dün akşam Lord of the Dance'i izlemeye Küçükçiftlik Parkına gittim arkadaşımla. Rekor kırmışmış, efsane dans gösterisiymiş falan...Sanırım bunlar dans başladığında dünyada kimse dans etmiyordu o yüzden böyle bir rekor satış yapmıştır. Yetenek Sizsinizdeki yurdum insanlarının kendi yaptığı koreografiler bile daha ilgi çekici ve akıcıydı yani. Erkekler ve kızlar ayrı ayrı dans ediyorlar genelde. Erkekler yurtdışında "tap dance" olarak bilinen dansla devamlı aynı hareketleri yapıyorlar ki kızlara nazaran çok daha iyi. Kızlar da benim 7-8 yaşlarındayken balede yaptığım bir,iki,üç zıpla bir,iki,üç,zıpla olayından başka bir şey yapmadılar. Arada bir de bir tane şarkıcı kadın çıkıyor dünyanın en slow şarkısını içinizi kıya kıya söylüyor, zaten oturma düzeni çok kötü.. ee madem göremiyorum bu kadın da ninni söylüyor derken gözleriniz kapanmaya başlıyor. Biz uyumamak için gayret ettik. İçimizde de inceden bir umut hani belki yarısından sonra inanılmaz bir gösteri olur falan diye ama boşuna..

Bu "DANS KRALI" arkadaşları bizim oturduğumuz yere oturtup Anadolu Ateşi, Troya gösterilerini izletip dansın kralı nasıl olur göstermek lazım bence. Hayır yani kim yemiş bunları ahh canım çok güzel dans ediyorsunuz diye onu da anlamadım. Eee danstan da hafiften anlayan bir insanım, bu kadar insan erken terk edip gittiyse bir sorun var demektir. Allah'tan gelen bileti parayla almamıştım, davetiyeydi. Yoksa oturur ağlardım sinirimden: )

4 Haziran 2010 Cuma

EDEP VE GÖRGÜ




Bazı insanlar vardır, görmüş geçirmiş dersiniz. Yaşla da alakalı değildir kültür, görgü, eğitim seviyesiyle de, ekonomik durumla da... İçten gelmesi gerekir herşeyden önemlisi.

70 yaşındaki kapıcı bir kadın da çok görgülü olabilir, 23 yaşındaki bir genç kız da..
60 yaşında üniversite mezunu bir kadın da görmemiş olabilir, 35 yaşındaki bir işadamı da...

Birileriyle bir topluma girdiğinizde yanınızda kültürden yoksun insanlardan biri varsa, kendinizi güvensiz hissedersiniz. Çünkü nerede ve nasıl davranacaklarını kestiremezsiniz. Bir hareket sizi rezil etmeye yeter. Bazı insanlarda vardır ki, görünüşünden iki kelimeyi bir araya getiremez dersiniz, ağzını açtığında yüzünüzde güller açar.

Görgüsüz insanların en büyük hatası bunun farkında olmamalarıdır. Bu yüzden yaptıklarından utanç duymazlar, hatta bazen bile bile yapabilirler. İşin en ilginci yanındaki güngörmüş kişiler onların adına utanır. Ne enteresan bir çelişkidir bu. Utanç duyulacak harekete maruz kalan kişi, yetmezmiş gibi bir de karşı taraf adına utanır. Şimdi bu görgüsüz kişiye niye böyle bir şey yaptın diye sorsan ne geçicek eline..

Olay şu: "Deveye sormuşlar boynun neden eğri diye.. o da cevap vermiş nerem doğru ki.."

Hey gidi Adab-ı Muaşeret... Varsan varsın, yoksan yok..