27 Ağustos 2013 Salı

ÇÜRÜK MUZ


 

Ben özellikle meyvelerde mutlaka her tarafı pürüzsüz, sert ve düz olanları yerim. Ezilmiş, yumuşamış yada en ufak bir nokta bile olsa korkarım kurt murt çıkar içinden diye. Pazarda, marketlerde özene bözene en ideal olanı seçer şeffaf torbama yerleştiririm. ama buna rağmen bazen dışı cillop olup da içi kof çıkanlar oluyor. örnek muz!. sapsarı, defosuz bir muz bulursun soyarsın bir bakarsın içi kararmış; ıyyk yemem hayatta. işte yeni iş yerim de böyle çıktı.
hee iş buldum bu arada; ayrıldım bir hafta kafa dinledim yeni işe başladım.
bu iş yerim dışardan pek pek şirin ama içi......... aynı hansel ve gratel'in o pastadan yapılma müthiş eve kanıp içeri girmeleri ama içerden cadının çıkması gibi. en azından hansel ve gratel 2 kişiydi biri diğerinin götünü kolluyordu ben tekim lan.

ama sevenim çok Allah için; ilk gün yağan çiçekler ki burda olay oldu bu (eski iş yerim bile yeni iş yerime çiçek yolladı be); 2. gün benim hür irademle durduruldu çünkü istifa ettim. kabul etmediler; biraz daha zaman verdik karşılıklı. 2 hafta sonra buradan kaçıcam; giderken çürük muzları da çöpe atar mıyım? atarım.


26 Temmuz 2013 Cuma

tanzanya vs kapadokya

Ve beklenen oldu, istifa ettim..
2 seneden biraz fazla olmuş çalışalı o zamandan beri de bloga bakmamışım bile.
şimdi ihbar süremin son haftasında bir koyvermişlik duygusu gelince bakıyım, bakmışken yazıyım dedim.
ilk işimden hiç bir şey öğrenmemiş olucam ki yine iş bulmadan istifa ettim:)
sebebi çok ama yazmaya gerek yok.

ya bu arada o değil de thy kadar boktan bir firma olabilir mi?

taaa geçen ocak ayında ekimdeki kurban bayramı için tanzanya-kenya-zanzibar tatili yapmaya ve etrafımdakilere de yaptırtmaya karar verdim. bir de tarzımızdır asla turla gitmeyiz..
fikir annesi olarak uçaklar, transferler,safari programı gerekli tüm araştırmalar yapıldı ve tatile ikna ettiğim 5 kişi mille bilet aldı.
ben de başvurdum, yok
1 ay geçti ses seda yok..
tam bir herkese benden çay şakir'e yook modu.

aradım bekleme listesindesiniz dediler.. ilk bir sakin karşıladım sonra "lan tanzanyada turizm patlaması oldu ve 9 ay önceden biletler mi tükendi ile başlayıp biraz hakarete varan kelimeler sarf ettim. bunu dinleyenin de... şeklinde bitirdim.
ertesi gün msj geldi, biletiniz yedekten esasa geçmiştir diye.. yüzümde güller açtı, demek ki sert yapmam hoşlarına gitti diye hemen aradım bir heves ama adam bana sadece gidiş biletiniz açılmış, bekleyin dönüşünüz de açılır dedi. "siz bana gidişiniz olsun dönüşünüz olmasın mı diyorsunuz" dedim. Evet bunu ciddi ciddi dedim, sonra beklemeye başladım.
bekle bekle msj yok.. 15 gün sonra aradım, dönüş biletiniz açılmamış ama gidişinizi de almadığınız için o da iptal olmuş dediler.
ne kadar etkileyici bir sistem, sar başa..
tekrar beni yedeklere yazın dedim.. ya anlatamayacağım işte ama bu olayları 3 kere daha yaşadım ve bilet alamadım. böyle bir uçuş yolu olabilir mi boş uçağa bilet alınamayan??
illa nakitle bilet aldıracaksan o zaman ne sikime veriyorsun o miles&smiles'ı?

peki onlar tanzanyadayken ben nerede olucam?
kapadokya!
gerçekten çok benzer bir tercih yaptım aferin bana onlar aslan fotosu çekerken ben eşek çekerim artık



31 Mart 2011 Perşembe

ARIZA ERKEKLER

Üniversite hayatımda enteresan erkeklere rastladım. Çok rahatsız insan tanıdım ama bunlar arızaydı. Bunların iki tanesini anlatmak istiyorum. İlki benden 2-3 yaş küçük bir çocuk. Ben yine kalmışım bir dersten. İlk senenin dersini 3.sınıfta aldım.. bu çocukta canım yeni girmiş okula, şen mi şen. Hani üniversiteye girince hayatın bir anda değişecek sanırsın ya onun sersemliği var bunun üstünde belli. Ben şimdi 2 senelik notlarımla bütün dersi, bir önceki dersi, bir sonraki dersi, hocanın sormadığı tüm soruların cevabını biliyorum artık. Sınıf beni zeki sanııyor:) Bu çocuk da ya senin dersin iyi msnini alıyım bana notları verirsin dedi. İyi dedim. Şimdi msnde beni darlamaya başladı bu. Bir fotoğrafını göndersene fotoshop yapıcamlar falan..

Sonra bir gün bir kafede bana bir kahve ısmarlamak istedi, ısmarladı.. Ulan üniversite kantini iki kahve 4 lira mı ne, kredi kartı verdi. Dedim bende nakit var, hiç uğraşma. Hayır madem parası yok niye ısrar ediyor diye düşünüyorum bir yandan. Sonradan ettiği laf la tüm sorularıma cevap aldım zaten.
"Nakit paraya inanmıyoruz biz ailecek".
Hönk???

Ardından kendisiyle konuşmamaya başladım ben msndede (doğal olarak:)) Ses kaydı yapmış kendi kendine benimle konuşur izlenimini vermiş onu yolladı bana. Aynen şu şekilde..
"naber, nasılsın.... sağol ya bende iyiyim... evet evet çok iyi geçiyor sınavlar.. yaa demek öyle....."
Böyle bir arıza modeli olabilir  mi yaa?? Niye bana denk geliyor kardeşim bunlar..


İkinci arkadaş dünya üzerinde tanı koyamıcağım bir tür. Tıp çaresiz..bir gün bir arkadaşım bana "sana ait bir şey var bende duruyor, gel al dedi." Gittim bir kaktüs. Allah allah gülün, orkidenin boku mu çıktı. Kaktüste bir not "en sevdiğim şarkı??"
Lan ben nerden biliyim.. Bu nasıl bir not? Sonradan öğrendim neyse o arkadaşım sayesinde.. iris go go dolls muş. Eee yani şarkıda bir anlam da yok pek ama...

Bir hafta sonra mail geldi. "12,21,12,22" Lost damıyız, bu ne. Hayır esrarengiz olmaya çalışıosan hiç etkileyici değil.. Sayılarla zaten aram değil, bakıyorum bakıyorum hiç bir şeye uymuyor. Doğumgünü değil, bayram değil, seyran değil...

Bir hafta sonra yine bir mail. "ayağın taşa takılıp tökezlediğinde ayağa kalk ve iki kez düşün" Gerçekten çok düşündürücü bir mail. Ya bu insanları üniversiteye nasıl alıyorlar.. Kendi çapında ona sorsan müthiş bir mantık zinciri vardır bunların arasında ama ben anlamadım kardeşim. Aranızda anlayan varsa bana bir açıklasın yaa...

Sonra noldu, hiç bir şey... esrarengiz erkek kayıplara karıştı. Ama hata bende heralde bu kadar yoğun bir aşk ilanından sonra amann tanrımm diye gidip boynuna sarılmam gerekirdi. Ezel'in senaristi falan mı oldu acaba bu çocuk... Onu da düşünmedim değil...

dedim ya enteresan bir hayat...

18 Mart 2011 Cuma

TUVALET REZİLLİKLERİM

Rezil olmaya dair malesef bir çok anı var hayatımda. Yüzüm o anlarda Levent Kırca'nın girdiği tiplerden daha fazla şekilden şekile girer. Gün batımını izlerken ki pembemsi gittikçe kızıllaşan moraran ve simsiyah olan bir renk değişimini benim yüzümden izleyebilirsiniz bu zamanlarda. Bu yazımdaki rezil oluşlarımda bir tuvalet konusu var şimdiden uyarıyım:)

İlk rezil oluşum tabiki ilkokulda..hoca tuvalete gitmeme izin vermez sanıp son ana kadar tutmuştum. Sonunda dayanamayıp tuvalete gidebilir miyim diye sorduğumda son ana kadar tutamadığımı anlamıştım:) bir sıcaklık inmeye başladı eteklerimden.. İlkokulda çok hoşlandığım Bahri'nin önünde olmasaydı keşke.. keşke o gün okula gelmemiş olsaydı offf...keşke ben o gün okula gitmemiş olsaydım.. o zamanlar eve de göndermiyorlar bütün gün koka koka oturmuştum. Yanıma kimse oturmamıştı. Bahri bir daha bana bakmamıştı. Neden o kadar tutmuştum ki, hoca da sorar sormaz tabi mügecim demişti üstelik. Offf o yaşlara göre tam bir çocukluk travmasıydı benim için..

İkinci rezil oluşum yelkende. 16 yaşlarındayım..İznik gölünde yarış var gitmişiz deplasmana. Ben hastayım. Kabus zamanlardır regli olduğun zaman denize çıkmak. Orkid, sıvıyı içine hapseden doku, Allah belasını versin o dokunun.. Yelkende bir dönüş yapıyorum, kalktığım yer kıpkırmızı.. yanımdaki kaslı yakışıklı yelkencilerin bakışları arasında deniz suyuyla temizlemeye çalışıyorum delilleri...
O sıvıyı hapsediyor diye bangır bangır reklam yapıyorlar ya.. hapsolmuş şeyin üzerine oturup yelken yapmaya çalışınca hapsolan şey patlıyormuş. Ben hayatımda böyle bir şey görmedim. Mideniz bulanmasın ama o ince gözüken orkid ne hale geldi ya... Pilav gibi bir şey oldu şişip patlayınca, domatesli pilav. Pis bir yelken klubünün su akmayan tuvaletinde bir de onu temizlemeye çalışırken herkes halimi gördü.. yer yarılsa yerin dibine girip orda takılsam 3 sene diye düşündüm...Sonra Molped'i keşfettim hayatım kurtuldu.


Üçüncü rezil oluşum artık üniversitede. En iyi arkadaşım melis, duygu diye bir kızla kalıyor yurtta. Bana yurt mu çıkmamış, yada ilk sene istememiş miydim öyle bir şey. Ama yinede her gün melisle uyuyorum. Yurtta kalandan bir farkım yok. Melis derse gitti ben bunun odasında duyguyla oturuyorum. Tuvalete girdim. O anda odanın kapısı çalındı temizlik görevlisi abi gelmişş!!! Benim de içim rahat odada duygu var söyler tuvalet müsait değil diye nasıl olsa.. Adam sen gel kapıyı aç, "iyiki doğdunnnnn" tarzı süpriz doğum günü partisi olunca donup kalırsın ya öyle kaldık birbirimize bakıyoruz.. Sonra hayata döndü de kapattı kapıyı. O an içimden tuvaletimi boşluğa bırakmak yerine duygunun kafasına sıçmayı uygun buldum. Sıçtım da... Sözlerim de gerçeği kadar iğrenç ve etkili olmuştu. Daha okulun ilk dönemi, o abi daha kaç kere geldi, kaç kere temizledi o odayı, ve kaç kere yasak aşk yaşamışız gibi gözlerimizi kaçırdık birbirimizden anlatamam...

13 Mart 2011 Pazar

SEVDİĞİM İNSAN ÜZÜLÜRSE EJDER OLURUM

ejder2
Üniversite hayatıyla birlikte sakin, barışçıl ve iyi niyetli olma yolunu seçerek şeker şeker ortalarda gezindim. Sinirlendim ama şiddet eğilimi göstermedim. Jöle kıvamında geçirdim zamanları. Lise zamanlarımdaki hırçın ejder, bazı dillerde ejderha,:) her neyse onu hapsettim içimde bir yerlere. Ama bugün çok sevdiğim iki dostumun erkekler tarafından üzüldüğünü duydum. İçimdeki ejder kulak kesildi duyduklarına...Kıpraştı bir beni mi çağırdın gibilerinden


Sevdiğim değer verdiğim hiç kimseye laf söyletmem bu böle biline. Bugün itibariyle de karşıma çıkarlarsa bu adamlar bir ejderle buluşurlar. Bu olaylarda hemen yarasa kanatlarımın altına alırım sevdiğim kişiyi koruma iç güdümle, sonra dikenli kuyruğumu o çocuğa sokar çıkarırım. Fiziksel acı bitince de ağzımdan ateşten daha yakıcı laflar çıkar ki o halime denk gelmek talihsiz olur.

11 Mart 2011 Cuma

ALDATILMA DURUMU

Geçen gün çok eskiden beri tanıdığım bir erkek arkadaşımın telefonu çaldı gece. Kendisinin uzun zamandır bir sevgilisi var. Arayan da bir kız.. Böyle olaylarda hemen telefonu alır arayan kişiye belli bir ayar veririm. Arkadaşım da telefonu bana uzattı sen konuş diye. Kız sen kimsin dedi, kız arkadaşıyım dedim. Heee öyle mi canım.. sevgilin geçen gün benimle konuşuyordu haberin var mı? dedi. Bende şu an hatırlamıyorum ama öyle rahat bir cevap verdim ki herhalde kız sen sevgilisi olamazsın dedi:))

Sonra arabada eğer gerçekten erkek arkadaşım olsan sıçardım o kızın ağzına, ne iğrenç bir durum dedim. 2 dakika sonra bende jeton düştü. Daha kötüsü gelmişti benim başıma. O an öyle bir aptallaşmıştım ki hatta sıçmayı bırak kıza teşekkür etmiştim.

Bundan 7 sene önce falan bir çocukla birlikteyim. 1 senedir çıkıyoruz. Bir sabah benim telefonum çaldı. Başak diye bir kız. İsimde meymenet yok bir kere. Sevgilinle yatıyoruz dedi. dannnnnn!!! sana haber veriyim dedim, aldatıyor seni dedi. Ve ben kıza teşekkür ettim!!!. Bu daha dannnnnnlık bir şey bence..

Bu oğlancağıza açtım telefon sordum, bir gecelik bir şeydi dedi. Bir ilişkide sabır sınırlarını en zorlayan ve tahammülü en fazla olan insan olmama rağmen tek affetmiceğim konudur bu aldatma. O anda bitti bende tabiki, kapattım telefonu. Sonrasında tünellere adımı yazdı. Hep düşünürdüm onları kim yazar diye biriyle tanışmış oldum... O da yetmedi evimizin duvarına sprey boyayla "beni affet" yazdı, üzerini boyadım hala alttan siyah siyah gözüküyor...
O da yetmedi tüm yollarıma güller döktü, şarkılar yazdı, ağladı etti bir sürü şey. Kılımı kıpırdatmadım ne yalan söliyim. Umrumda olmadı hiç.

Sonra bu çocukla benim o ilk anlattığım olaydaki erkek arkım varya o, kuzenim, en yakın arkadaşım ve abim kanka oldular. Dannnnnn!!!

Sonradan edindiğim haberlere göre kız 100 kiloymuş ve bütün bu barışma numaralarını yaparken hala birliktelermiş ve de yüzük takmışlar...Vay anasını...Fi tarihinden olan bu anıyı paylaşma sebebim eğer aldatılırsanız affetmeyin bence. Bir kerelik dahi olsa affetmeyinn.. Çünkü bir gecelik denen kıza yüzük takılıyor bu devirde.

10 Mart 2011 Perşembe

survıvor 2011

Survivor 2011 yarışmacıları belli olmuş. Nihat Doğan varmış. oofffffff.....Hakikaten tam bir "survivor" yarışması olur o. Sağsalim geri dönebilenin elini sıkarım. Yenilen grup hangisi olursa Nihat Doğan o tarafa geçip onlarla bir gece geçirecek bence. En büyük ceza.
Allah yardımcınız olsun valla... Pascal var ama bir de Nihat'a dalar gibi geliyor bana en sonunda. Görücezzz...

9 Mart 2011 Çarşamba

TAKSİCİLER VE BEN

Şimdi benim baba tarafım Kars, Sarıkamış anne tarafım Rize, Çamlıhemşin. Böyle ilginç bir karışım sonucu da ben. Doğu insanının yeri bende apayrıdır. Candır onlar yani:)

Bu küçük bilgiden sonra konumuza girelim. Şimdi 16-19 yaşları arası araba falan yok, gündüzleri hadi otobüs minibüs var ama akşamları taksiye biniyordum. Taksici dediğin 2 türlü olur. Ya Karadenizli, ya Doğulu. Her türlü şanslıyım yani. Gece binerim taksiye, bakarım burnuna varsa bir karadenizlilik hemen "yaa benim annem de Rize'li" diye konuya girerim. Adam memleketlisine yan gözle bakmasın diye kendimi sağlama almaya çalışırım. Aynı şekilde varsa bir esmerlik, böyle kara kaş kara göz hoopp Kars muhabbeti, ohh paşalar gibi giderim evime. Ama bu iki taraftada muhabbet 2-3 laftan sonra şeye gelir. Ya benim de iki oğlum var, biri evlendi, diğeri üniversitede okuyor... Aayyhhh tamam ben de evde kalmıştım, hemen sür sizin eve bakalım şu çocuğa bi dememi bekliyorlar sanırım..

Neyse buna rağmen bir gece fena dolandırıldım. 16 yaşımdayım benim gözler 4 numara bozuk bu arada, lens kullanıyorum. Lenslerimi o zaman geceleri yatarken bile taktığım için (40 gün falan), korneam çizilmiş, takamıyorum lenslerimi. Anaaam körlüğe bir adım var o derece. Neyse o gün sevgililer günü, ben giyinmişim, ailem de yanıma çocuğa sen ısmarla bu gece diye iyi bir para vermişti. He bak doğu insanında vardır bu, bayılır ısmarlamaya. Çok şükür aileme, hiç bir zaman erkek parasına tenezzül etmeden kendi paramı harcamamı öğrettiler.  Amaan konudan konuya geçiyorum. Ben buluştum erkek arkadaşımla, sonra akşam oldu taksiye binicem. Bindim, gidiceğim yeri söyledim. O zamanlar bizim şu an oturduğumuz yerde in cin top bile oynamıyor. Ters yönde falan gidiyorduk biz, bir bakkal bile yoktu. Böyle izbe bir yer. Evin önüne geldik, o taksimetredeki kırmızı ışık nasıl parlıyor var ya imkansız görmem. Adam benim öyle garip bakışlarımı falan görünce sarhoş sandı büyük ihtimalle beni, ne kadar tuttu dedim 9 buçuk dedi. Çıkardım verdim 10, aa 1 milyon verdiniz dedi. Utandım falan bir 10 daha verdim , yine aynı. Gözzlerimden emin olamıyorum lanet olsun!!!! 4 kere oldu bu iş. Sonra geri verdi 500. Ben girdim eve ama kuşkulandım, bir hesap yaptım 40 lira girmiş ohhh.. Ayy bir sinir bastı bana, titriyorum böyle. Sonra düşündüm ki çok şükür eve gelebilmiştim en azından. Beni o kör halimle allah korusun başka yere götürse... aman aman!!

Ama bir kere de çok baba bir adama denk geldim. Şu anda bir büyükşehir belediyesi başkanı olan adamın yeğeni benimle görüşmek istiyor. Yazlıktan tanıyor bu çocuk beni, ilk aşkımsın falan bıdı bıdı konuşuyor. İsmini verirdim de ergenekondan falan içeri alınırım diye yazamıyorum. Neyse buluştuk. Bu anladı ben çetin ceviz çıktım, sinir bastı, egosu yerle bir oldu falan. Eve bırakıcakken beni, ali sami yen'in ordan köprü girişi vardır ya, orda bıraktı beni sen burdan gidersin diye. Paran var mı dedi, var dedim. YOOK! Köprü param var ancak. Ama hayatta belli eder miyim, tamam dedim indim arabadan, gece 12. Tam köprü girişlerinde duran travesti muamelesi görüp, hayatımın sona erdiğini düşünürken, bir taksi gördüm. Taksiciye rezil olmak daha iyi diye düşünerek, abicim benim hiç param yok, eve gitmem lazım, siz bana numaranızı verirsiniz ben geri bırakırım ve daha bir sürü şey söylicektim ki adam tabi buyur kızım dedi. Bindim, normalde giderim eve, annemden babamdan alır veririm, ama yazlıktalar lanet olsun. Babacan taksici beni evime bıraktı, vermedi de telini, olur mu kızım bu saatlerde bırakırmıyım seni sokakta falan örnek bir adam davranışı gösterdi ve karanlıkta kaybolup gitti kahramanım..

Şimdi ne anladık bu yazıdan, ikisinde de bir erkek muhabbetinde sıçıyormuşum. Neden? Çünkü beni eve bırakma zahmetine dahi giremediler. Ha si... ordan. Siz siz olun, yanınızda paranız her zaman bulunsun ve lenslerinizi gece yatarken çıkarın: ))

 Not: şu yazı ve onu yazan güzel insan..İyi ki varsın...

8 Mart 2011 Salı

2 SÜPER FİLM BİR ARADA

İstiklal'de bir gün yürürken yine böyle kar yağıodu, zaman geçsin diye aa 2 süper film birdenmiş ona gidelim dediğimde yanımdakiler yüzüme sapık ifadesiyle bakmıştı. Neyssee...

Aşk tesadüfleri sever filmi filmdi dimi?? Hani amaan film işte diyip geçebileceğimiz?

Yok, öyle olsa okadar ağlayamazdım ben. Böyle duygusal filmlerde ağlamamak için kendimi tuttuğumda "tamam müge film bu, film, sus, sakın ağlama, onlar çekerken çok gülmüşlerdir" diye çocuk muamelesi yapardım kendime. Ama ben bu filmde çok ağladım be, hemde öyle millet gibi filmin sonunda değil, ilk yarısının ortalarından itibaren..

(Aynı yerlerde geçen seneler... Zaman tutmuyor sadece, aynı yerde aynı zamanda bulunmalarına rağmen buluşturmuyor hayat onları. Uzaktan uzağa, ikisi de birbirinden habersiz. Kız hoşlanıyor aslında küçüklüğünden beri o kırmızı bisikletli çocuktan...)

O filmin senaristi bence bizim buralarda oturuyor ve benim hayatımı izliyor, kesin yaşadıklarımı takip ediyor
Bir de gel mügecim madem senin hayatını anlattım sen oyna bu filmde deseydi..
Belki de bilerek demedi o koca sinema salonunda oturup kendi hayatıma bakıp, izlemem ve kendime ağlamam için...

Tek bir isteğim var ki; aşk filminden ıssız adam filmine dönmesin hayatım, geç kalınmasın ve yalanlar söylenmesin. Karşı tarafın neler yaşadığını bilmeden yapılmasın önyargılar ve vurulmasın duygulara prangalar.. Karşılasınca İstiklal'de bir pasajda yalandan mutluluk resimleri çizilmesin. Gözler başka, ağızlar başka konuşmasın. Her şeyi yaktıktan sonra bir gün evde dişlerini fırçalamak isterken kırılıp içinden bir toka fırlamasın ayaklarının altına...

3 Mart 2011 Perşembe

OLAMAZ MI?

Sanırım dışardan bakılınca taş kalpli, belki kalpsiz, ruhsuz, gamsız bir insan gibi gözüküyor olmalıyım ki kimse derdim olabildiğine inanmıyor.

En büyük derdim işsizlik: En iyi üniversitelerin birinden mezun olmama rağmen 3 senedir düzgün bir iş bulamadım.

İşsiz olanlar bilir, ailenin durumu her ne kadar iyi olursa olsun, insana koyar ailesinden para istemek. Bu zamana kadar yapılmış tüm masrafların emeğin karşılığını verememekten dolayı mahcup ve eziğim aileme karşı. Annemin tüm arkadaşları dünyada hiç bir dert kalmamış gibi benim işimle ilgileniyor, her gördüklerinde noldu hala bulamadın mı sorularıyla yerin dibine sokup orda bırakıyorlar. Zamanında biriktirdiğim üç beş kuruşu da gıdım gıdım harcıyorum. Alışveriş çoook uzun zamandır yapmıyorum. Yazın tüm ailenin fertleri tatile giderken ben oturuyorum. Kendimi cezalandırıyorum aklımca, bir tatili bile haketmediğim için. Kimseye yük olmadan atlatmak istiyorum bu durumu. Evde annemle dip dibe birbirimize sarıyoruz zaten. Torpil istemiyorsun olucağı bu, herkes geldi geçti seni, sen yerinde sayıyorsun, istifa etmeseydin ne kadar zamandır çalışıyor olucaktın, ama sen hep böylesin gibilerinden başlar 10 sene önce yaptığım şeylere kadar gider. Evde durmak zulüm oluyor o zamanlarda, dışarıya çıkmak istiyorum ama dışarıya her çıkışta para gerektiriyor..

Elime biraz para geçse borçlarımı kapıyorum, kalanıyla barınaklara mama götürüyorum. İhtiyacı olduğunu bildiğim bir kaç kişiye yardım ediyorum. Müge aptal mısın çok mu paran var da millete harcıyorsun. Yok canım benim kadar etrafına para harcamayı seven biri olmadığı için, hayatım boyunca zengin olamıcam.

Ama yinede içimde garip şizofrenik bir his var herşeyin çok güzel olucağına dair... Türk filmlerine benzer mi hayatım? İstenmeyen kız gider, çok zengin olur geri döner ve intikamını alır. Evet evet beni işe almayan şirketler korkunuzdan donunuza doldurun; çünkü ben bir zengin olup gelicem. Donunuza kadar almak istiyorum. Evet o doldurduğunuz, kokuşmuş donunuza kadar.. Böyle bir şey olmıcak da, benim bir derdim var, işssizlik. Olamaz mı?